Yayınlar

Kitle fonlanması (“crowdfunding”) Türkiye’de yapılabilir mi? Yasal zemin buna izin veriyor mu? Nasıl bir yapı ile mümkün olabilir?

Kitle fonlaması (“crowdfunding”) ilk olarak 2006 yılında ABD’de ortaya çıkmış bir fonlama modeli. Hali hazırda ABD, AB ülkeleri, Japonya’da yaygın olarak başarı ile uygulanıyor.

Bu modelde amaç, her biri görece düşük bedel taahhüt eden çok sayıdaki yatırımcı aracılığıyla belirli bir projeye fon sağlamak.

Bu fonlama modelinin ana aktörleri, (i) girişimciler/proje sahipleri; (ii) yatırımcılar ve (iii) bu iki tarafı bir araya getiren bir platform olarak karşımıza çıkıyor.

Elbette bu tür bir fonlamanın 2006 gibi yakın bir zamanda ortaya çıkmasındaki neden internetin yaygın kullanılması ile yakından ilgili. Zira projelerin büyük kitlelere ulaşması ancak internet aracılığıyla mümkün olabiliyor.

Dolayısıyla kitle fonlaması platformları, işlettikleri “web siteleri” üzerinden girişimciler ve yatırımcıları bir araya getiriyorlar.

Kitle fonlamasını temel olarak üç ana yönteme ayırabiliriz. Bunları kısa özellikleri ile aşağıda belirtiyorum:

(i)       Bağış/ödül temelli kitle fonlaması: Bu kitle fonlaması türünde, yatırımcılar belirli bir kar amacıyla değil, daha manevi bir motivasyon ile, bazen de maddi ya da gayri maddi bir ödül karşılığında girişme fon sağlıyorlar. Gayri maddi ödüle örnek olarak: “bir film projesinde jenerikte teşekkürler kısmında adının yazılması” gösterilebilir.

(ii)      Hisse temelli kitle fonlaması: Bu kitle fonlaması türünde yatırımcılar tıpkı bir halka arz gibi, bir şirkete belirli bir pay karşılığında yatırım yapıyorlar. Klasik yatırıma en yakın olan kitle fonlaması modeli bu.

(iii)     Kredi temelli kitle fonlaması: Bu kitle fonlaması türünde yatırımcılar belirli bir faiz ile girişimciye borç veriyorlar. Bu model bankadan kredi alınmasına benzer bir model.

1.   Türkiye’deki yasal durum

Türkiye’de henüz kitle fonlaması ile ilgili özel bir düzenleme yok.

Sermaye Piyasası Kurulu, (“SPK”) 30 Mayıs 2014’te yayımlandığı 2014-2016 dönemine ilişkin stratejik planda, “kitle fonlaması” gibi modern finansman yöntemlerinin incelenip hayata geçirileceğini kamuoyuna açıkladı.

21 Mart 2016 tarihinde Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı  Mehmet Şimşek kitle fonlaması sistemine ilişkin mevzuat üzerinde çalışıldığını; bu sistemin melek yatırımcı sitemi ile birlikte düşünüldüğünü; birkaç aya kadar bu konudaki çalışmanın tamamlanacağını belirtti. Fakat henüz kamuya açıklanmış herhangi bir kanun taslağı yok.

Her üç modele ilişkin mevcut yasal durum ve riskleri genel itibarıyla özetliyorum:

a) Bağış/ödül temelli kitle fonlaması

Kitle fonlamasına ilişkin özel bir mevzuat olmamasından dolayı bağış/ödül temelli kitle fonlaması henüz “gri” bir yasal zeminde kurgulanabiliyor.

Bu modele ilişkin riskler şunlar:

I. Yardım Toplama Kanunu ile ilgili riskler

Her ne kadar girişimcilere projeye yaptıkları katkı karşılığında bir ödül, plaket, ya da maddi/gayri maddi mal verilse de yapılan fonlamanın “yardım” gibi görünmesi ihtimali oldukça yüksek.

Bu durumda karşılaşılan sorun Yardım Toplama Kanunu’nun (“YTK”) getirdiği kısıtlamalar oluyor. Bunlardan en önemlileri:

(i) Kişi /kurum kısıtlaması

YTK uyarınca sadece kamu yararına uygun olarak, (i) amaçlarını gerçekleştirmek, (ii) muhtaç kişilere yardım sağlamak ve (iii) kamu hizmetlerinden bir veya birkaçını gerçekleştirmek veya destek olmak üzere ancak şu kişi ve kuruluşlar yardım toplayabilir: gerçek kişiler, dernekler, kurumlar, vakıflar, spor kulüpleri, gazete ve dergiler.

Dolayısıyla bir ticari şirket tarafından bağış toplanması ve buna aracılık edilmesi TYK uyarınca mümkün görünmüyor.

(ii) İzin gerekliliği

Bazı istisnalar saklı kalmak kaydıyla, her bir yardım toplama işlemi illerde valiliğin, ilçelerde kaymakamlığın iznine tabi.

İzin başvurusu yapılırken müracaat dilekçelerinde hangi amaçla ve ne miktarda yardım toplanacağı, yardım toplama faaliyetlerinin sürdürüleceği il ve ilçeler, yardım toplama şekillerinden hangilerinin uygulanacağı, kaç kişi çalıştırılacağı gibi hususlar belirtilmeli.

(iii) İstisnalar

Vakıflar ve derneklerin kendi internet siteleri aracılığıyla bağış toplaması YTK kapsamında değerlendirilmiyor. Vakıflar ve dernekler, belirli yerlerde ilan etmemek, duyurmamak, stant vb. açmamak kaydıyla kendi merkezlerine gelenlerden makbuz yoluyla ya da web sitelerine girenlerden banka hesabına transfer yoluyla bağış toplayabiliyorlar.  

Kamu yararına çalışan dernek, kurum ve vakıflardan Bakanlar Kurulu tarafından belirlenenler, duyuru yaparak, stant açarak yaparak dahi izin almadan yardım toplayabiliyorlar.

YTK hükümlerine aykırı yardım toplanması halinde, idari para cezası ile toplanan yardımlara idare tarafından el konulması riski ile karşılaşılabilir.

II. Diğer riskler

(i) Dolandırıcılık/taahhütlerin yerine gelmemesi

Kitle fonlaması ile ilgili en önemli risklerden biri “dolandırıcılık” riski. Zira bu sisteme hiçbir gerçek projesi olmadan girerek, para toplayan, proje yapmayan ve projenin başarısız olduğu şeklinde bir açıklama ile bunu gerekçelendirmeye çalışan dolandırıcılar söz konusu olabilir.

Düşük de olsa, söz konusu platformu işletenlerin de “yardım eden” konumunda söz konusu cezaların yarısına çarptırılabilmeleri ihtimalleri vardır. Söz konusu yardım suçunun oluşması için temel şart “kast”ın varlığı. Dolayısıyla sözleşmeler, platformda yer alacak bildirimler, uyarılar yoluyla platformu işletenlerde bu kastın olmadığının gösterilmesi önem arz ediyor.

Ayrıca ortada gerçek bir projesi olup da, ödül taahhütlerini yerine getirmeyen girişimciler de olabilir. Bu da platformun hukuki sorumluluğunu doğurabilir. Yine sözleşmeler ve bildirimler yoluyla bu riskler asgari düzeye indirilmeye çalışılabilir.

(ii) E-ticaret sayılması

Kitle fonlamasına ilişkin özel bir mevzuat bulunmadığı için, düşük de olsa, kitlesel fonlamanın “internet üzerinden belirli bir mal satılması ya da hizmetin sunulmasına aracılık yapılması” gibi görülmesi olasılığı da var.

Bu durumda Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’ndaki (“TKHK”) ve Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’unda yer alan (“ETDHK”) bilgilendirme ve diğer yükümlülüklere uyulması gerektiği öne sürülebilir. Bunlara uyulmaması halinde idari para cezalarının uygulanması gündeme gelebilir.

b) Hisse temelli kitle fonlaması

Türkiye’deki mevzuat henüz “Hisse temelli kitle fonlaması” yapmaya uygun değil.

“Hisse temelli kitle fonlaması” yapmak için Sermaye Piyasası Kurumu’ndan (“SPK”) izin alınması ve Sermaye Piyasası Kurulu mevzuatına göre hareket edilmesi gerekli. Aksi takdirde hapis cezası alınması gündeme gelebilir. Bu tür bir halka arza aracılık etme faaliyeti ise ancak SPK tarafından lisanslı aracı kurumlarca yapılabilir.

c) Kredi temelli kitle fonlaması

Türkiye’deki mevzuat henüz “Kredi temelli kitle fonlaması” yapmaya da henüz uygun değil.

Zira kar/kazanç amaçlı kredi vermek ancak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’ndan alınacak lisans ile mümkün. Bu şekilde lisans almadan, kazanç elde etmek amacıyla başkasına ödünç para verilmesi halinde, tefecilik suçu çerçevesinde hapis ve adli para cezası ile karşılaşılabilir.

2.   Türkiye’deki mevcut durum karşısında işleyebilecek olası yapılar

Mevcut yasal zeminde, Türkiye’de ancak bağış/ödül temelli kitle fonlaması platformlarının kurulması mümkün görünüyor. Bunlar da ancak “gri” bir hukuki alan üzerine faaliyet gösterebiliyorlar. Hisse ya da kredi temelli kitle fonlaması faaliyeti ise mevcut durumda her halükarda yapılamıyor.

Peki, bağış/ödül temelli kitle fonlaması platformlarını kurarken ve işletirken hangi yapıları temel almak uygun olur?

Bağış toplama yetkisine sahip kişi ve kurumlara (vakıflara/derneklere/gerçek kişiler vb.) platform yoluyla aracılık etmek, kitle fonlaması konusunda izlenebilecek güvenli yöntemlerden biri.

Bu durumda dahi, (Bakanlar Kurulu kararı ile izin almaksızın yardım toplama faaliyetinde bulunma yetkisi bulunan kurum ve kuruluşlar hariç) ilgili kişinin ya da kurumun bağış toplama izni alıp almadığını kontrol etmek uygun olur.

İzlenebilecek ikinci bir yöntem ise bağış toplama yetkisine sahip bir kurum aracılığıyla bu faaliyetin yürütülmesi olabilir. Bu yöntem çerçevesinde bir amaç belirleyip, bu amaç doğrultusunda bağış toplama yetkisine sahip bir kurum (örn. vakıf ya da dernek) kurulması ve fonlamanın bu kurumlar üzerinden yapılması değerlendirilebilir.

Üçüncü bir yöntem ise, her ne kadar yapılan işlemin yardım toplama faaliyeti olarak kabul edilmesi ihtimali yüksek olsa da, bu sistem kendine has bir sistem gibi konumlandırılıp, ne bağış ne de elektronik ticaret olmadığı şeklinde bir görüş ortaya konabilir. Bu çerçevede sunulabilecek en önemli argüman, bu işlemin sözleşme serbestisi çerçevesinde kurulmuş kendine has bir sistem olduğu olabilir. Bu durumda platformun kendini tamamen aracı gibi göstermesi çok önemli. Fakat önemle hatırlatalım: Bu yöntem ile yukarıda özellikle YTK çerçevesinde saydığımız risklerin tam olarak bertaraf edilmiş olmayacağı görüşündeyim. Bu durumda ancak belirli bir ölçüde savunulabilecek argümanlar çerçevesinde bu risklerin alınabileceği söylenebilir.

---

Yazının Yayınlanma Tarihi: 18 Kasım 2016

Sitemizde zorunlu çerez kullanıyoruz. Kullandığımız bu çerez ve bu çerezi nasıl devre dışı bırakacağınız hakkında bilgi edinmek için Çerez Aydınlatmamıza bakabilirsiniz. Çerez Aydınlatması